SİDDHARTHA

Uzun bir sessizlikten sonra sordu Siddhartha: “Nedir bu öbür şey, Vasudeva?”
Vasudeva doğrulup kalktı. “Geç oldu,” dedi, “gidip yatalım artık. Öbür şeyin ne olduğunu sana söyleyemem, sevgili dostum. Sen öğreneceksin bunu ama belki de biliyorsun.Bak, ben bilgin biri değilim, nasıl konuşulacağını bilmem, nasıl düşünüleceğini de. Yalnızca dinlemesini beceririm, bir de hak yolundan ayrılmamayı, bütün bildiklerim bu kadardır. Öbür şeyin ne olduğunu sana söyleyebilsem, bunu öğretebilsem sana, belki bir bilgin olurdum, ama bu halimle bir kayıkçıyım sadece, işim arzu edenleri ırmaktan karşıya geçirmektir. Pek çok kişiyi bir kıyıdan öbür kıyıya geçirdim, binlerce kişiyi; hepsi içinde ırmak, yolculuk sırasında karşılaşılan bir engelden başka şey değildi. Para pul, iş güç peşine düşmüşlerdi, düğün derneklere seğirtiyor, hac yerlerini ziyarete gidiyorlardı ve ırmak bir engeldi yollarının üzerinde, kayıkçı da bir an önce bu engelin üzerinden aşırmak için vardı. Binlerce kişinin arasında pek azı, topu topu dört ya da beşi için ırmak bir engel olmaktan çıktı, bu insanlar ırmağın sesini işittiler; ırmağın sesine kulak verdiler ve ırmak benim için nasıl kutsalsa, onların gözünde de kutsallık kazandı.
“Evet, Siddhartha,” diye ceapladı Vasudeva. “Senin demek istediğin şu olacak sanırım: Irmak aynı zamanda her yerdedir, kaynadığı yerde, döküldüğü yerde, çağlayanda, kayıkta, akıntı yerinde, denizde, dağda, aynı zamanda her yerde ve onun için yalnızca şu vardır; geçmişin gölgesi diye bir şey bilmez ırmak, geleceğin gölgesi diye de bir şey bilmez .”

HERMANN HESSE
SİDDHARTHA/ CAN YAYINEVİ