TASAVVUF / MAHMUT EROL KILIÇ

Hermetik öğreti
“Dinler Tarihi”, “Felsefe Tarihi” ve “Bilim Tarihi” sahaları, tarihi olarak geri götürüldüğünde her üçünün de kesiştiği bir hemzaman nokta üzerinde müşterek bir motifin durduğu görülüyor. Farklı gelenek ve kültürlerde değişik isimler altında tezahür eden bu figür daha çok hakim grekolatin kültüründe çağırıldığı şekli olan “Hermes” ismiyle bilinmektedir. Felsefe, bilim ve edebiyat tarihinde mitolojik bir görünüm altında karşımıza çıkan bu figürün dinler tarihi sahasında bir peygamberle özdeşleşerek daha tarihsel bir zemine oturduğu göze çarpar. Eski Mısır dinindeki “Toth”u, İbrani Dinindeki “Uhnuh”u, Budizm’deki “Buda”yı, Zerdüşt’teki “Huşeng”i ve İslam Dinindeki “idris”i hep bu Hermes karşılığı olarak düşünme bir bakıma modern anlamdaki mukayeseli dinler çalışmalarının da başlangıç noktasını oluşturmuştur. Mamafih ondan bahseden efsanevi rivayetlerle örülü bir takım yazılı metinleri çözmeye tabi tuttuğumuzda söz konusu bu rivayetler arasındaki farklılıklara rağmen “Hermes” motifinin bütün kültür ve medeniyetlerde asgari şu üç özelliğe sahip oluşta birleştiklerini de görürüz. Onun ne kadar evrensel bir kimlik olduğunu ispatlayıcı bu özellikler şunlardır: Bir şekilde Tufan’la beraber anılır; yani ya ondan önce veyahut ondan sonra yaşamıştır. Bütün kültürlerde seçkin, bilgili, nebi veya veli bir kişiliği vardır.
En dikkat çekici olanı da bütün geleneklerde onun yüce bir makama çıkmış olması, ölmemesidir.
“HERMES” kelimesinin etimolojik kökeni hakkındaki görüşlerden kısaca…
Bu kelimenin aslında Süryanice olduğu ve “Alim” anlamına geldiğini söyleyenlere göre “Hermesü’lheramise” tamlaması “Alimlerin alimi” demek olur. Mandeistlerin nur meleklerinden biri olan Zehrun’u güneş feleği ile özdeşleştirdiklerinden “Hürmüz” ya da “Hermez” kelimelerinin buradan geldiği ve daha sonra Sabiilerce “Hermes”e dönüştürülmüş olabileceği ihtimali üzerinde de durulur. Çünkü Sabiiler Mısırlı Hermes’i peygamberlerinden biri olarak görmekteydiler. İbranilere göre ise onun adı “Uhnuh”tur ve “ders vermek”, “inabe vermek” ya da “aydınlatmak” anlamlarına gelir. Bu durumda “Uhnuh” ismi de if’al babından “çok ders vermek, çok ders çalışmak” anlamlarına gelir ki buradan da Arapçada gayri munsarif cemi bir kelime olarak “İdris” ismi türetilir…
Bugün adına “Hermenötik” denilen yorum ilmi onun bu işlevinden mi doğmuştur?
Evet. Yunan’a geçince o artık bir tabipler, müzisyenler, tüccarlar, yolcular, çobanlar ve de en önemlisi ilham tanrısıdır. Ayrıca eski Yunanlılara göre insan öldükten sonra onun ruhu bir nefes, bir rüzgar gibi çıkıp giderdi. İşte rüzgârların tanrısı Hermes bu gökte başıboş gezen ruhları toplar ve yargılanmak üzere yüksek mahkemeye sevk ederdi. Elinde tıpkı Toth’unki gibi bir asa vardır ki bu özelliği de Mısır Toth’unun ölüleri yargılaması sahnesindeki durumuna benzemektedir. Diğer bir ilginç benzerlik de Mısırlı Toth’a atfedilen ‘Hermetik Külliyat’ın en baş risalesi olan Poiemander’in Grekçe “İnsanların Çobanı” anlamına gelmesidir ki bu da Yunan Mitolojisinde ki Hermes’in Çobanı öyküsüne benzemektedir.
Ebu’l Ferec ise tarihinde şöyle söyler:
Tanrı, Enoh’u kendi nezdine yükselttiği zaman Asklepious son derece mahzun oldu. Çünkü yeryüzü ve sakinleri onun bereketinden ve hikmetinden mahrum olmuştu. O da onun, semaya yükselen bir adam şeklinde akıllara hayret veren bir resmini yaptırmış ve ibadet ettiği mabede Hermes’in bir heykelini koydurmuştur. Denilir ki yeryüzünde heykellere tapınma ilk kez bununla başlamıştır. Çok zaman sonrada Yunanlılar bu heykelin Asklepious’a ait olduğunu zannederek ona son derece saygı göstermeye ve huzurunda ant içmeye başladılar. Hipokrates her tabibin onun adıyla konuşmaya başlamasını ve her tabibin ona benzemeye çalışmasını isterdi.
İslam kültüründe Hermes’in düşülmesi nasıl mümkün olmuştur?
Bunda Yunan veya İbrani versiyonunun bazı izleri açıkça görülür. Felsefi literatürde ilki, din ilimleri sahasında ise daha çok ikincisi baskındır. Zaten asli, perennial bir motif olması hasebiyle onun Kitabı Mukaddes’te geçen kıssası ile Kur’an’da geçen kıssası arasında bazı benzeşmelerin bulunması bu şekilde düşünmeye zemin hazırlayan başlıca amildir. Yani: “Enoh”, dindar bir insandır, yeryüzünde 365 sene yaşamıştır, ölmemiş göğe çekilmiştir Kuran’da da İdris’ten iki yerde doğrudan bahis bulunmaktadır. İlki; “Kitapta İdris’i de an; çünkü o çok sadık bir peygamberdi. Biz onu yüce bir mekana yükselttik”, ikincisi ise “İsmail’i, İdris’i, Zülküfül’ü de hatırla. Bunların her biri sabredenlerdendi.” şeklindedir.Fakat ilginç olan “Ve İlyas’ta şüphe yok ki gönderilmiş peygamberlerdendi.” Ayetinin tefsirinde İbn Abbas ve İbn Mesud’un “İlyas”ı İdris olarak tefsir etmeleridir ki bu rivayet daha sonra İlyas/İdris beraberliğinin Hızır motifine dönüşmesine de temel teşkil edecektir. Hatta İbn Mesud’un kendi mushafında bu ayeti “İdris” olarak ima etmiş olduğu dahi rivayet edilir.
EVVELE YOLCULUK/ SUFİ KİTAP